Kırlar fazla geliyor sana
İçinde o kadar yeşil varken
Kapattın kendini odana…
Yeşilinden midir bilinmez
Rüzgarla anlaşamadığından belki
Sarı galip geliyor yalnızlığına.
Dans edecektik…
Ben bir devrin kırık plağı…
Kimsenin dinlemeye cesaret edemediği.
Köşede ölümümü beklerken
Elini uzatıyorsun bana.
Kabım farklı geliyor galiba
Yıpranmış, kederli, eski.
Dans mı edecektik?
Ellerin yumuşacık, meraklı
Sen de dinlemiyorsun beni
Yanına alıyorsun da neden?
Sormuyorsun, ne işe yararım, neyim, kimim…
Dans mı bu?
Keşfedilen de keşfedendir ya!
Ben de merak etmeye başlıyorum seni
Saçını, gözlerini, en önemlisi hislerini…
Bana bakıyorsun sonunda.
Hatırlanmış hissediyorum kendimi…
Ufak kıvılcımlara teslim olmak heyecanlandırıyor beni
Başını yastığa dayamış, anlatıyorsun
Bana anlatıyorsun herhalde, duyamıyorum
Dudaklarını okuyabiliyorum yavaştan.
Peki ya dans?
Anlıyorum, seni de bir köşeye atmışlar
Sana benzediğimden duyumsadım bunu.
Yine de onun kadar iyi gelemedim yalnızlığına…
O, parçalarını bırakmış sende
Kesilen düşlerine ağlıyorsun sen de.
Dans edemedik…
Aynı şeye üzülsek de, beni görmedin.
Başkası için üzüldüğünü görmek,
Yaşamakta olduğumu hatırlattı bana.
Sonra uyudun, herkes gibi…
Hırkanı örttüm üzerine, üşüme.