Nefret kusun!

Ölüm sessizliğine bürünmüş bütün sokaklar, yangından kaçarcasına kaçıyor ay bütün karanlık bulutlardan.

Bütün kusmuklarımdaki temalarım, yorulmuşluk mührü basarken, üstünde durduğum İstanbul romanımın altına, kafa tasımdaki müebbete mahkum bir tutam aklım ile özgürlüğe sırt dönmüş, küsmüş bir çocuk gibiyim.

Söylemlerimdeki her bir kelimemi gelişi güzel serpiştirdim cümlelerime, öznesel bütün olguları silerken, gizlisine takıldı bütün hislerim.

Neşter ile sıyrılmış keskin kelimelerim, zehir tadında akın parmaklarımdan, nefret kusun !

angut kuşu gibi

 Aslında kelimelerin anlamlarını yitirdiği yerde herbirini cümle olu verme teleşı kaplar, fakat çoğu duygu karmaşasından ötürü saçmalarlar, işde bu vakitlerde araya gözlerin girmesi en olumlu harekettir.. Ancak uygun atmosferi doğru zamanda yakalamak en önemlisidir… Gözler kaçamak bakışlardan sıkıldıkdan sonra eller devereye girer belki bir temas… Yada her iki tarafda susar ve derin bir okyanusun dibine gömülü verir aşıklar. İşde kısır duyguların ve köpeklere gün ağırtan işkence tadındaki anlar bu olsa gerek.

Bu karmaşada olayın kahramanları susmayı yeğlerler çünkü en ufak bir harf bile bütün atmosferi alt üst edecek kuvvete sahipdir o ince dengenin bozulmaması için bir taraf angut kuşu gibi baka kalır…